ÜYELERİMİZE VE KAMUOYUNA ZORUNLU AÇIKLAMA
Sosyal-İş Sendikası Genel Yönetim Kurulu olarak, 16. Olağan Genel Kurul’un gerçekleştirildiği Ocak 2024’ten bu yana geçen bir buçuk yılda sendikamızı dar bir tartışma eksenine hapsetme, üyelerimizin örgütlü enerjisini bu tartışmalara kanalize etme çabalarını sürdüren bir grubun Sosyal-İş Sendikası’nı ve sendikal mücadelemizi hedef alan faaliyetlerine sessiz kalmamak gerektiğini değerlendirerek, üyelerimizi ve kamuoyunu etraflıca bilgilendirmeyi bir görev sayıyoruz.
Sosyal-İş’i büyütme; işkolumuzda sözü, ağırlığı ve etki kapasitesi olan mücadeleci bir sendikayı inşa etme çabaları sürerken söz konusu grubun 16. Olağan Genel Kurul’dan bugüne Genel Kurul iradesini yok sayan bir tutum alması, bulduğu her fırsatta sendikamızı kamuoyunda itibarsızlaştırmaya çalışması, örgütlenme ve sözleşme süreçlerine destek vermek yerine bu süreçleri sabote etme girişimlerinde bulunması, sendikamızın tüzük ve yönetmeliklerini defalarca çiğnemesi kabul edilebilir değildir. Sendikamızın Disiplin Kurulu’nun “2 ay uzaklaştırma” cezasını verdiği Ankara Şube Başkanı Aydın Kaplan da bu pratikleri nedeniyle, Sosyal-İş Sendikası Tüzüğü ve Disiplin Kurulları Yönetmeliği’nde öngörülen cezayı almıştır.
Ankara Şube Başkanı Aydın Kaplan’ın söz konusu cezayı almasına neden olan bu pratikleri, Disiplin Kurulu’nun değerlendirmesi ve gerekçeli kararıyla da açıkça ortadayken, konunun başka eksenlere çekilmeye çalışılması; ancak bu pratiklerin, kişisel hırsların ve yetmezliklerin üstünü örtme çabasıyla açıklanabilir. Bu nedenle kamuoyunu işgal eden gündemleri bütün açıklığıyla ortaya koymak, bu gündemlere ilişkin hakikati bulanık suyun üstüne çıkarmak isteriz. Başta üyelerimiz olmak üzere, işkolumuzdaki milyonlarca işçiye karşı şeffaflık borcumuzu, ancak bu yolla ödeyebileceğimizi değerlendiriyoruz.
Bu maksatla ilk ve son kez, söz konusu grubun üyelerimizi ve kamuoyunu işgal eden asılsız iddialarını üç başlıkta ortaya koyacağız: Söz konusu grubun Ankara Şube Başkanı Aydın Kaplan’a verilen disiplin cezası üzerinden örgütlediği itibarsızlaşma kampanyası, İzmir Şubesi’nin kapatılması ve 16. Olağan Genel Kurul süreci.
Ankara Şube Başkanı’na Verilen Disiplin Cezası
Ankara Şube Başkanı Aydın Kaplan, bir işyerimizdeki toplu iş sözleşmesi sürecinde işyeri temsilcilerimizin onayıyla bağıtlanmış sözleşmeyi; üstelik kendisi de son görüşme hariç tüm toplantılara katılmış, anlaşılan hususlardan farklı bir görüş belirtmemiş olmasına rağmen karalayan, üyelerimizi sendikamıza karşı kışkırtan, temsilcilerimizi ve sendika yöneticilerimizi zan altında bırakmaya çalışan bir pratik içine girmiş, bu girişim üyelerimizden ve temsilcilerimizden tepki alınca amacına ulaşamadan geri çekilmek zorunda kalmıştır. Bunun üzerine, işyerindeki üyelerimizin bir kısmı Kaplan’ın Disiplin Kurulu’na sevk edilmesi için imza toplayarak sendikamıza iletmiştir.
Öte yandan Kaplan, yöneticisi olduğu Ankara Şubesi’nin yetki alanı dışında kalan, İstanbul Şubesi ve Genel Merkez’e bağlı üyelerin bulunduğu işyerlerinde Toplu İş Sözleşmesi Dairesi’nin bilgisi ve görüşü olmadan; kafa-kol ilişkileri ve yalan bilgilerle, yetkisi dışında, dolayısıyla tüzüğe aykırı biçimde toplu iş sözleşmesi imzalama girişimlerinde bulunmuştur.
Son olarak, 16. Olağan Genel Kurul’un ardından sendikal süreçleri işlemez hale getirmek, sendika içinde bir çatışma ortamı olduğu algısını oluşturmak amacıyla sendikamız tarafınızdan örgütlenen eylem ve etkinliklerin pek çoğuna katılmamış; işyerlerindeki duyuru ve örgütlenme çalışmalarını yürütmekten imtina etmiş; sendikamızın tüzük ve yönetmenliklerinin şube başkanlarına yüklediği görev ve sorumlulukların bir kısmını hasmane bir tutumla yerine getirmemiştir.
Kamuoyunca bilinmesini isteriz ki; Sosyal-İş üyelerinin ve sendikamızın örgütlü olduğu işyerlerinin büyük çoğunluğu, yaşanan süreci bütün açıklığıyla doğru şekilde değerlendirmekte; bu nedenle söz konusu grupla birlikte hareket etmemekte, bu grubun söylemlerine itibar etmemektedir. 18 Ağustos 2025 tarihinde sendikamız Genel Merkezi önünde düzenlenen ve başından sonuna kadar dezenformasyon içeren açıklamaya katılanların bileşimine bakıldığında sendikamızla hiçbir bağı olmayan ve büyük oranda dışardan getirilen kişiler oldukları, bu kişilerin Sosyal-İş’in iç işleyişine müdahale etme girişiminde bulunduğu görülecektir. Sendikamızın üyeleri arasında karşılık bulamayan bu grup, maalesef hiçbir işçi sendikasında görülmemesi gereken bir yaklaşımla, örgütlü bulunduğumuz işyerlerinin yöneticilerine, işverenlerine ve işveren temsilcilerine de ulaşarak Sosyal-İş Sendikası’nı karalama çabasına girişmiş, işverenler nezdinde sendikamızın güçsüz olduğu ve kriz yaşadığı izlenimini yaratmaya çalışmıştır. Yalnızca bu pratik bile, söz konusu grubun temsil ettiği anlayışı ortaya koymaktadır.
Sosyal-İş İzmir Şubesi’nin Kapatılması
Geçmiş yönetimlerce delege hesapları ve koltuk kaygıları arasında yıllardır görmezden gelinen, zaman içinde kanserleşen yapısıyla işlemez hale gelen, Şube Genel Kurulu üzerinden geçen bir yılda sendika tüzüğümüze göre 24 olması gereken toplantı sayısı yalnızca 4 olan, işyerleri ile bağları kopmuş, aidatlı üye sayısı 120’lere gerilemiş, sendikamızın yıllık bütçesine astronomik bir yük getirerek yüzlerce üyemizin ekonomik katkılarını hiç eden, kapıları aylardır açılmayan; yani fiilen kapatılmış olan İzmir Şubesi’ni, Yönetim Kurulu üyelerimiz, işyeri sendika temsilcilerimiz ve üyelerimizin görüşleri doğrultusunda, yeniden ve daha güçlü açmak üzere kapatma kararı aldık.
Kararımızı hatalı bulan üyelerimiz, itirazlarını yargıya taşıyarak hukuki süreç başlatmıştır. İlk derece mahkemesinin kararına itirazımız sonucu istinafa taşınan yargı süreci devam etmektedir. İstinaf hakkının kullanılmasını suç gibi gösteren beyanlarda bulunulmasını, hukuk ve demokrasi söylemlerinin ardında sığınılarak “yargı dağıtılmasını” etik bulmadığımız gibi; bu yaklaşımın işçi sınıfının çıkarlarına hizmet eden bir sonuç gayesi taşıdığını da düşünmüyoruz.
Genel Kurul Süreci
16. Olağan Genel Kurul’un yapıldığı 2024 Ocak ayında sendikamızın içinde bulunduğu tabloyu, dostlarımıza ve kamuoyuna fikir vermesi gayesiyle kısaca paylaşmak isteriz.
Sendikamız, 2020 yılından itibaren üye sayısı 13 binlerden 5 bin dolaylarına düşen; örgütlü olduğu işyerlerine tutunamayan; gelirleri giderlerinin altında, mali bakımdan çöküntü yaşayan; 10 no’lu işkolundaki milyonlarca işçiye dönük tek bir söz söyleyecek mecali kalmamış; üyeleriyle bağları kopmuş, içine kapanmış ve aidiyete değil toplayabileceği aidata odaklanmış; Örgütlenme, Toplu İş Sözleşmesi, Uluslararası İlişkiler ve Basın-Yayın Daireleri fiilen iflas etmiş; sendika içi yaşamda, organlar ve kurullar arasındaki ilişkilerde dağınıklığın ve keyfiyetin hüküm sürdüğü; kurumsal yapısı çözülmüş ve çalışma kabiliyetini tümüyle yitirmiş bir sendikal tablonun içindeydi.
Genel Kurul’a giden süreçte, dönemin Genel Merkez yöneticileri koltuklarını korumak amacıyla muvazaalı biçimde İstanbul Şube üst kurul delege sayısını düşürüp Ankara Şube delege sayısını yükseltmiş; kendilerine bağlı bir delegasyon oluşturmak amacıyla delege seçimleri yerine delege atamaları yapmıştır. Genel Kurul sürecinde tespit edebildiğimiz usulsüzlükler Yüksek Seçim Kurulu tarafından karara bağlanmış, usulsüz biçimde belirlenen delegeler düşürülmüştür. Öte yandan, Genel Kurul’umuzun her bir delegesi gibi İstanbul Şube’yi temsilen Şube Genel Kurulu’nda seçilen 84 delege de sendikamızın üyesi olup pek çok farklı çalışma alanındaki komisyonlarda aktif görev alan, bulundukları işyerlerinde aktif örgütlenme çalışması yürüten işçilerdir. İşçilerin dil, din, ırk, mezhep ve politik görüşlerine göre ayrılarak hedef haline getirilmesi, Genel Kurul’dan aylar sonra dahi sendika içi rekabeti önceleyen bir anlayışın nesnesi yapılması, hukuki olmadığı gibi ahlaki de değildir.
Dönemin Genel Merkez yöneticilerine gerekli uyarıların yapılmasına karşın sınıftan ve üyelerimizden yana bir sonuç alınamamış; aynı yöneticiler, sendikamızın tarihinde ilk kez Genel Kurul toplantısını ve seçimleri hafta içinde yaparak delegelerin katılımını fiilen engellemeye çalışmıştır. 16. Olağan Genel Kurul’da oluşan iradenin de gösterdiği üzere dönemin çürümüş yönetim yapısının bu uygulamaları, tarafımızca şaşırtıcı olmamıştır.
Genel Kurul iradesinin, sendika içindeki çürümüş anlayışla kol kola hazırladıkları planı bozacağını gören söz konusu grup, 16. Olağan Genel Kurul’a bir gün kala kamuoyuna dönerek “Genel Kurul’un gayrimeşru olduğu” açıklamasını yapmıştır. Tüm engelleme çabalarına rağmen başta Ankara, İstanbul ve İzmir olmak üzere ülkenin birçok kentinden gelen delege ve üyelerimiz, 16. Olağan Genel Kurul’un sendikamıza yaraşır bir coşkuyla ve kararlılıkla gerçekleşmesini sağlamıştır.
Sosyal-İş Sendikası, Mücadeleci Sendikacılık için Yoluna Devam Ediyor
16. Olağan Genel Kurul’dan bu yana geçen bir buçuk yılda üye ve işyeri kayıpları durdurulmuş, sendikamıza yeni üye ve işyerlerinin kazandırılmasıyla 5 bin dolaylarında devralınan üye sayısı, 6 bin 500’lere taşınmış; Genel Kurul’un ardından başlatılan ve uzun süredir devam eden mağaza ve market çalışanlarına yönelik kampanyayla birlikte kamuoyunda ses getiren, sendikamızı görünür kılan, mücadeleci bir Sosyal-İş kimliğinin yeniden üretilmesini sağlayan çok sayıda eylem ve etkinlik başarıyla gerçekleştirilmiştir.
Çağrı merkezi çalışanları, mağaza ve market işçileri, sivil toplum emekçileri, set emekçileri ve kadın üyelerimizin oluşturduğu, Sosyal-İş’te daha önce rastlanmayan, çok sayıda komisyon kurularak mücadelenin uzmanlaşması ve sonuç üretir hale gelmesi yönünde somut adımlar atılmıştır. Örgütlenme, Eğitim, Toplu İş Sözleşmesi, Basın-Yayın ve Uluslararası İlişkiler daireleri çalışır hale getirilerek bu dinamik sürecin parçası kılınmıştır. Sendika içi demokratik işleyiş ve mücadeleyi kolektif hale getiren bir sendikal anlayışın inşası kararlılıkla sürdürülmektedir.
Sendikamızın geçtiğimiz dönemde üyelikten ayrıldığı UNI Küresel Sendika’ya yeniden üye olunmuş, dijital yayınımız Sosyal-İş E-Bülten yayın hayatına başlamış, tasarruf tedbirleriyle sendikamızın mali yapısı içinde bulunduğu krizden başarıyla çıkarılmıştır. Geride kalan bir buçuk yılda tabela sendikası olma yolundan başarıyla çıkılmış; 10 no’lu işkolunda mücadeleci, görünür, dinamik bir sendika haline gelmenin nüveleri oluşturulmuş, bu yönde ilk adımlar atılmıştır.
Sosyal-İş Sendikası Genel Yönetim Kurulu, kongre süreci ve sonrasındaki tüm çalışmaları “birlikte mücadele” ilkesi etrafında; özel olarak 10 no’lu işkolunda çalışan dört buçuk milyonu aşkın işçinin, genel olarak işçi sınıfımızın mutlak çıkarı için örgütlemiştir. Sosyal-İş Sendikası, Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun köklü, güçlü ve iddialı mensuplarından biri olarak; siyasal aidiyetlerine ve kökenlerine bakmaksızın sendikal mücadelemize güç verecek, katkı sağlayacak herkesi bu mücadelenin doğrudan bir öznesi saymaktadır. Sendikaların iç yaşamlarındaki görüş ve eğilim farklılıklarının, bu farklılıkların etkileşiminden doğacak sentezlerin; sendikal mücadelenin ve sınıf hareketinin bütünü bakımından kıymetli ve gerekli olduğunu düşünüyoruz. Bununla birlikte tüzüğün, yönetmeliklerin, sendikal işleyişin ve sınıf mücadelesinin yüzyılları aşan görkemli tarihinden süzülen teamüllerin hiçe sayılmasının ve kafa-kol ilişkilerine yaslanan bir kural tanımazlığın kültür haline getirilmeye çalışılmasının karşısında durmayı görev biliyoruz.
Sendikamızın bir siyasal grubun egemenliğinde olduğu iddiasının, kişisel zaaf ve yetersizliklerin üzerini örtme çabasından ibaret olduğu bilinmeli; geçmişte “herhangi bir siyasi grupla ilişkim yok, sadece gönül bağım var” diyenlerin şimdi tamamen tüzük ve yönetmenlik ihlallerinden kaynaklanan suçlar nedeniyle sendikamızın iç hukuku işletilerek verilen bir disiplin cezasını, sendikamız ekseninde siyasal gruplar arasında bir çatışma varmış görüntüsü vererek tahrif etme çabasına itibar edilmemelidir.
16. Olağan Genel Kurul’dan bugüne defalarca tekrarlanan sendikayı işlemez hale getirme çabalarına ve benzer itibarsızlaştırma girişimlerine yanıtı, üyelerimiz ve mücadele hattımız vermektedir. Sosyal-İş Sendikası olarak, sendikanın işleyiş ve kurallarını gözeterek, sendikal süreçlerdeki demokratik ilkelere sıkı sıkıya bağlı kalarak, sendikamızın enerjisini ve imkanlarını işkolumuzdaki dört buçuk milyonu aşkın işçinin sorunlarına dikkat çekmek ve sınıf mücadelesini örgütlemek için harcamaya kararlılıkla devam edecek; farklılıklarımızın kural tanımaz bir çalışma kültürüne dönüşmesine izin vermeyecek; grup çıkarlarını önceleyerek sendikal süreçleri ve sendikanın varoluşunu baltalama girişimlerinde bulunacak kadar gözünü karartan anlayışa karşı ilk sıraya işçi sınıfını yazmaktan bir an olsun vazgeçmeyeceğiz.
Kemal Türkler mücadele geleneğinin mirasçıları ve öğrencileri olarak, üyelerimizi ve kamuoyunu bilgilendiririz.
Yaşasın DİSK! Yaşasın Sosyal-İş!