STK KOMİSYONUMUZDAN AÇIKLAMA: İZLİYORUZ!

27 Ağustos 2024, Salı 425 Kişi

Sivil Toplum Kuruluşlarını İzliyoruz!

Bugün Türkiye, her zamankinden daha eşitsiz bir gelir dağılımı ile karşı karşıya. Hükümetten güç alan sermaye gruplarının yaygınlaştırdığı yoz çalışma ilişkileri, giderek toplumun farklı kesimlerine de sızıyor. Son zamanlarda üçüncü sektör olarak da anılan, kâr amacı gütmeyen, mesleki dayanışma, hak ve insani yardım temelli faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının da her geçen gün bu toplumsal yozlaşmanın tuzağına daha çok düştüklerini ve çalışanlarının verdiği emeğe gerekli özeni ve dikkati göstermediklerine dair vakalarla karşılaşıyoruz.

Oysa sivil toplum kuruluşlarının nihai olarak yeniden yeşertmeye çalıştıkları dayanışma kültürünün can suyu, çalışanların emeklerinin karşılığını aldıkları ve her anlamda refahlarının gözetildiği kurumlardır. Bu sebeple insani saiklerle yola çıktığına inandığımız dernek, vakıf, oda, sendika ve benzeri STK yöneticilerine bu zor dönemde kurum içi emek süreçlerinde de kendilerine düşen önemli görevler olduğunu hatırlatmak istiyoruz.

Sivil toplum alanında güvenceli çalışma koşullarının oluşması için Sosyal-İş olarak, üyemiz olan/olmayan sivil toplum emekçilerinden duyduğumuz şikayetlerin sesini yükseltmeyi kendimize görev biliyoruz.

1. STK ve insani yardım kuruluşlarının öncelikli görevi, profesyonel ya da gönüllü yürüttükleri tüm çalışmalarda herhangi bir toplumsal sorumluluğu yerine getirirken emek sömürüsüne ortak olmamaktır. Bununla birlikte Türkiye’nin içine girdiği yoksullaşma sürecinde, tüm emek piyasasında ücretlerin enflasyona karşı erimesini engellemek her zamankinden daha büyük önem arz etmektedir. Bu sebeple STK’lar, enflasyonist ortama karşı çalışanlarının sadece bir kısmını kayırmadan adil ücret politikaları oluşturmalı, olası bütçe kayıpları için stratejik planlar geliştirmeli ve kendi çalışanları arasında da adil bir ücret artışı gerçekleştirmelidirler.

2. Kaynakların daralması, STK’ların yararlandıkları bağışlar ve başka kurumlardan aldıkları desteklerin azalması gerekçesiyle çalışma standartlarının düşürülmesi kabul edilemez.

3. Yenilenemeyen iş sözleşmeleri ardından sahibi olmayan iş yükü, aynı ücretlerle kalan işçilerinin üzerine yığılamaz. Yönetimlerin öngörü ile çalışan oranında iş planı çıkarma yükümlülükleri vardır. Yönetimler tarafından net ve şeffaf iş tanımları belirlenmeli, güvenli talep ve şikayet mekanizmaları oluşturulmalıdır.

4. Yeni işe giren çalışanlarla yapılan iş sözleşmeleri, iş hukukuna uygun olmalı ve diğer çalışanların kazandıkları hakları kapsayacak şekilde hazırlanmalıdır.

5. STK çalışanlarının görev alanlarında toplumsal fayda için kişisel fedakarlıkla gerçekleştirdikleri fazla mesailer normalleştirilmemeli, yasadışı fazla mesai zorlamasına girilmemesine dikkat edilmelidir.

6. Hassas gruplarla en yetkin çalışabilecek kişiler oldukları için işe alınan hassas grup mensubu çalışanların dezavantajlı konumları sömürülmemeli; aksine bu çalışanlar, diğer çalışanlarla eşitlenecek ek güvencelerle çalışmalara dahil edilmelidir. Bütün çalışanlar ve özellikle hassas gruplar için psikososyal destek sistemleri oluşturulmalıdır.

7. STK’lar, iş yerinde mobbing, ayrımcılık, cinsel taciz ve şiddet gibi olası suçlara karşı şikayet ve koruma mekanizmalarını hızlıca kurmalı, işlevsel bir şekilde işletmeli, faillerle ilgili önlemleri hızlıca alarak topluma bu konuda yol gösterici olmalıdır.

8. Toplumsal adaletsizliği besleyen toplumsal cinsiyet eşitsizliği, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim ayrımcılığı ile mücadele etmek için STK’lar, kendi kurumsal yapılarında katılım ve kapsayıcılığı gözetecek politikalar oluşturmalı ve bu mekanizmaları işlevsel hale getirmelidir.

9. Son olarak, daha adil bir toplum için çalışmalarını yürüten STK’ların hedeflerini gerçekleştirebilmelerinin en önemli ön koşulu, toplumsal dönüşüme emek veren herkesin sesinin duyulabildiği ve herkesin emeğinin güvence altına alındığı bir çalışma ortamı inşa etmektir. STK’lar, bu tür çalışma ortamlarının oluşturulması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması için sendikal faaliyetleri destekleyici ve onlara ön açıcı olmalıdır. Sendikalar, emek süreçlerinin vazgeçilmez arabulucu kurumlarıdır.

Sosyal-İş olarak, tüm sivil toplum örgütlerini adil ve eşit bir toplum için çıktıkları yolda öncelikle kendi kurumlarında adil, eşit ve güvenli bir çalışma ortamı oluşturmaya davet ediyor; hak ihlallerinin ise takipçisi olacağımızı ilan ediyoruz.

Sivil toplum sendikasız olmaz!

Sosyal-İş Sendikası
Sivil Toplum Kuruluşları Komisyonu